İlk başta pek bir şey anlamazsınız, hafiftir. Bir kaç seferden sonra, çişiniz varmış gibi gelir ama bir türlü gelemez. İç yanaklarınızı hafif ısırmak veya ön dişlerinizle dudaklarınızın derisini kaşımak hoşunuza gidebilir. Daha sonra azı dişlerinizi birbirine sürtme ihtiyacı hissedebilir ve tekrar tekrar denemek isteyebilirsin. Kulaklarınız çok iyi duyar. Dışarıda çok uzakta, elektrik telleri üzerinde cıvıldaşan kuşların seslerini duyabilirsiniz. Bu sesi beyniniz mükemmel bir şekilde size uyduruyor da olabilir. Tüm duyularınızı zirvede kullanabilirsiniz. Canınız sıkkınsa; hüzünlenebilir, yalnız hissedebilir hatta alabildiğine ağlayabilirsiniz. Keyfiniz yerindeyse bolca kahkahalar atmazsınız ama musmutlu, huzurlu, hacılıktan gelmiş dedeler gibi maneviyatı tam hissedebilirsiniz. Gözlem ve analiz yeteneğiniz artabilir. İyi bir arkadaşınızla beraberseniz eğer nazik, centilmen, yardımsever bir tutum sergileyebilirsiniz. Çok iyi duyduğunuzdan mı bilmiyorum kısık bir ses tonu ile kırmamaya özen göstererek konuşurken bulabilirsiniz kendinizi. Terleyebilir, teriniz soğuduğunda aniden üşüyebilirsiniz, ayaklarınız daima buz gibidir. Cinsel arzunuz artar ama bedenen buna hazır olmayabilirsiniz. Sarılmak ve konuşmak en çok istediğiniz şey olabilir. Dinlediğiniz şarkıları ruh halinize göre belirlesenizde onu kısık sesle dinlemeyi tercih edebilirsiniz. En çok kulkandığınız kelimeler takındığınız ruh halinize göre “Teşekkür ederim” veya “Özür dilerim” olabilir. Anlayış, alçak gönüllük hat safhadadır. Aniden yüksek enerjinizi “Ankara’nın bağları oynayarak” tüketmek, bu dürtünüzü dizginlemek isteyebilirsiniz. Kim bilir beyaz perdeleri söküp onlardan bir gelinlik yaparak düğün bile yapmak isteyebilirsiniz yeter ki içinizde ki o enerji dizginlensin. Tüm bunlar yaşanırken bilmem kaçıncı sütlü köpüklü kahve ve sigaranızı içiyor olabilirsiniz. Sonra ne oluyor bilmiyorum.

3 gün sonra gelen güncelleme… Yorgunluk yorgunluk uyumadan geçen zombileşme süreci. Acıkmama ama hiç acıkmama oh mis yeme sıçma!